İdarenin İmtiyaz Sözleşmelerinden Doğan Sorumluluğu

İdarenin İmtiyaz Sözleşmelerinden Doğan Sorumluluğu

Özet: Kamu idaresinin görev alanına giren bir kamu hizmetinin kurulması ve yürütülmesi amacıyla, kamu tüzel kişisinin-idarenin- kar ve zararı özel hukuk tüzel kişisine ait olmak üzere bu hizmetin yerine getirilmesini yüklenen kişi veya şirketle yaptığı sözleşmeye idare hukukunda imtiyaz sözleşmesi denir. İdare ile özel tüzel kişi arasında yapılan bu sözleşme ile kamu hizmeti özel hukuk tüzel kişisi tarafından kurulur ve işletilir. Hizmetin görülmesi sırasında zarar görenlerin zararlarının giderilmesi için hangi yargı yoluna gidecekleri sorunu ortaya çıktığında uyuşmazlık mahkemesi devreye girmekte ve yetkili yargı yerini uyuşmazlık mahkemesi belirlemektedir.

1-İDARİ SÖZLEŞME TANIMI:

İdare, kamu gücüne dayanarak yaptığı tek yanlı işlemlerle hukuk yaşamında değişiklik yapmaktadır. İdare tek yanlı işlemlerinin yanında karşılıklı iradelerin uyuşması yolunu, yani sözleşme yapma yolunu da seçebilir. Bazı durumlarda idare sözleşme yapmaya mecbur kalabilir. Devletin kamu hizmetlerini yürütebilmesi için çeşitli mal ve hizmetlere ihtiyacı vardır. Devletin bu ihtiyaçları karşılaması her zaman tek yanlı idari işlemlerle mümkün olmayabilir. Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde ve halkın bu hizmetlerden yararlanmasında idarenin tek taraflı işlemleri yeterli olmayabilir. Bu durumlarda idare sözleşme yoluna başvurabilir.

İdarenin sözleşmeleri ile idari sözleşmeleri birbiriyle karıştırmamak gerekir. İdarenin yaptığı tüm sözleşmeleri idari sözleşme olarak görmek yanlıştır. İdarenin yaptığı sözleşmeler birbirinden farklı, idari sözleşmeler ve özel hukuk sözleşmeleri olarak iki şekilde karşımıza çıkar. İdari sözleşmelerde taraflar arasında çıkacak uyuşmazlıklar idari yargıda çözümlendiği halde, özel hukuk sözleşmelerinde taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklar borçlar hukuku kurallarına göre adli yargıda çözümlenir.

Kamu hizmeti kavramı günümüzde değişmiş ve gelişmiştir. Bunun sonucu her alanda yaygınlaşmıştır. Devletin tek başına bu kadar çok ve çeşitli hizmeti halkın ayağına götürmesi ve yürütmesi güçtür. Burada idareye kamu hizmetinin yürütülebilmesi için sözleşme yapmak ve kamu hizmetinin yürütülmesini kamu tüzel kişileri dışında özel hukuk tüzel kişilerine devretmek olanağı doğmaktadır.

2-İDARİ SÖZLEŞMELER NASIL AYIRT EDİLECEKTİR:

Bir sözleşmenin idari sözleşme olabilmesi için:

2-1-Sözleşmenin taraflarından birinin mutlaka idare yani kamu tüzel kişisi olması,

2-2-Sözleşmenin konusunun bir kamu hizmetinin kurulması veya yürütülmesi ile ilgili

olması,

2-3-Sözleşmenin özel hukuku aşan koşular taşıması gerekir.

İdari sözleşmelerin imzalanması aşamasına kadar çıkan uyuşmazlıklar idari yargının görev alanına girdiği halde, sözleşmenin imzalanmasından sonra çıkan uyuşmazlıklar adli yargının görev alanına girmektedir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Genel kurulunun 15.11.2016 tarihli kararı:

Danıştay içtihatlarına göre, idari sözleşmelerin imzalanması aşamasına kadarki süreçte oluşan uyuşmazlıkların idari yargıda, sözleşmenin imzalanmasından sonra sözleşme hükümlerinin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların adli yargıda görülmesi ve çözülmesi kabul edilmiştir. Uyuşmazlığın, davalı idare ile davacı arasında imzalanan idari sözleşmeden değil, davalı idarenin tek taraflı olarak kamu gücünü kullanmak suretiyle tesis ettiği ve davacı şirketin devraldığı hastanenin eski sahiplerine uygulanması gereken cezai şartın davacı şirketin alacaklarından tahsiline yönelik işlemden kaynaklanmaktadır. Taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesinde hastanenin davacıya devrine ve borçlarının tahsiline dair bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla davacı tarafından davaya konu edinilen işlemin bir idari işlem olduğunun kabulü ile bu idari işleme karşı açılan davanın çözüm yeri idari yargı mercilerine aittir (1)

Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 15.11.2016 tarihli kararı:

Bir suçtan dolayı tutuklanan davacı Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararı ile tahliye edilmiştir. Davacı, tutuklu bulunduğu suçtan beraat etmiş ve bu karar davacı yönünden temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. Davacı haksız tutuklanması sebebiyle uğradığı zararın tazmini için 5271 Sayılı C. M. K. Md. 142/1. uyarınca tazminat davası açmıştır. Tazminat davasına bakan mahkemeye verilen cevapta Ağır Ceza Mahkemesince verilen beraat kararının kesinleşmediği bildirilmiştir. Bu cevapla davacının tazminat davası reddedilmiştir. Verilen bu karar itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir. Davacı Ağır Ceza Mahkemesinin ara kararına yanlış cevap verilmesi sebebiyle haksız tutuklamadan kaynaklanan zararının tazmin edilmesi istemiyle açılan davanın olumsuz sonuçlanmasında idarenin hizmet kusurunun bulunduğunu ileri sürerek uğradığı zarara karşılık tazminat ödenmesini istemiştir. Bu talebin reddedilmesi üzerine dava açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacı yaptığı başvuruda, tazminat talebini, Ağır Ceza Mahkemesi personelinin ara kararına hatalı cevap vermek suretiyle hizmet kusuruna dayandırdığı ve bu hizmet kusuru nedeniyle, 5271 Sayılı C.M. K.Md. 142/2 uyarınca tazminat davası açma hakkının zayii edildiğini ileri sürmüştür. Tazmini istenilen zararın yargılama faaliyetine dair olmayıp, yargılama sonucunun bildirimine yöneliktir. Uyuşmazlığın çözümü idari yargının görev alanına girdiğinin kabul edilmesi gerekir. (2)

3- İDARİ SÖZLEŞMELERİN HUKUKİ SONUÇLARI:

İdari sözleşmeler de özel hukuk sözleşmeleri gibi öznel ve kişisel hukuki durumlar yaratırlar. Bazı idari sözleşmeler karma özellikler arz ederler. Yani idari sözleşmeler bir kısım hükümleriyle kişisel ve öznel hukuki durum yaratırken bir kısım hükümleriyle de sözleşmeye taraf özel kişiye, daha önce var olan, kanun ve düzenleyici işlemlerle saptanmış bir statüyü uygularlar. İdari sözleşmeler kimi yönden sözleşme, kimi yönden koşul işlemlerdir.

İmtiyaz sözleşmeleri ve bazı hizmet sözleşmeleri bu karmaşık işlemlere örnek gösterilebilir. İdari sözleşmelere uygulanacak idare hukuku kuralları, borçlar hukuku kurallarından farklıdır. İdari yargıda medeni hukuk ve borçlar hukuku kuralları değil, idare hukuku kuralları uygulanır. Bazı durumlarda bir uyuşmazlığın çözümünde özel hukuk kurallarından da yararlanılmaktadır. Sözleşmelerin kurulmasına ilişkin kurallar borçlar hukukunda düzenlenmiştir. Bu nedenle idari yargı bazen açıkça madde belirtmek suretiyle borçlar kanunundan yararlanmaktadır. Borçlar hukukunun bazı kuralları idare hukukuna uygun düşmediği için idari sözleşmelerde uygulanmaz.

İdari yargı kararlarında, Danıştay kararlarından ve Danıştayın yerleşik içtihatlarından oluşan özgün sözleşme kuralları uygulanır.

Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulunun 15.11.2016 Tarihli kararı:

Uyuşmazlık konusu olayda, tazminat davasının açılmasına neden olarak Belediye Başkanlığına ait bildiride hakaret ve iftira içerdiği iddia edilmektedir. Bildiri incelendiğinde, Belediyenin davacının fabrikasının işleme kapasitesinin artırılmasına ruhsat verilmemesi yolunda bir tasarrufu bulunmadığı, bu şekildeki söylemlerin doğru olmadığı, zaten Belediyelerine davacı tarafından yapılmış bir ruhsat başvurusu bulunmadığı anlaşılmıştır. Böyle bir tesisin yapılması Kıyı Kanununa göre de mümkün değildir. Belediyenin görev ve yetkileriyle ilgili açıklamalara yer verilmesi, söz konusu bildiri ve duyurunun belediyenin yetki ve görevi ile ilgili tek yanlı bir irade açıklaması olduğu ve bu haliyle bakılan davanın idari yargının görev alanına girdiği anlaşılmaktadır.(3)

4-İDARİ SÖZLEŞMELERDE KAMU ÇIKARI ÜSTÜNDÜR:

İdari sözleşmeler, bir kamu hizmetinin kurulması veya yürütülmesi amacıyla yapılmaktadır. Bu nedenle hizmetin kurulmasında ve yürütülmesinde mutlaka kamu yararı bulunması gerekir. Kamu yararı sözleşmenin asli unsurudur. Eğer bir kamu hizmetinin kurulmasında ve yürütülmesinde kamu yararı yoksa böyle bir sözleşmenin yapılmaması gerekir.

İdari sözleşmenin tarafları kamu tüzel kişisi ile özel hukuk kişisi veya tüzel kişisidir. Ancak sözleşme kurulurken tarafların konumu eşit değildir. İdari sözleşme kurulurken eşit olmayan karşılıklı iki çıkar bulunduğu varsayılır. Biri kamunun diğeri özel kişinin çıkarıdır. Kamu hizmetlerinin sürekliliği ve kamu yararının üstünlüğü ilkeleri bu özel kuralların kabul nedenidir.

5-KAMU TÜZEL KİŞİSİ:

İdari bir sözleşmeden bahsedebilmek için öncelikle sözleşmenin taraflarından birinin mutlak surette kamu tüzel kişisi olması şarttır. Özel kişiler veya şirketler arasında yapılan sözleşmeleri, idari sözleşme olarak kabul etmek mümkün değildir. İdarenin kamu hizmeti kurulmasıyla ilgili yaptığı imtiyaz sözleşmesinde de imtiyazlı ortakların yürütmekle yükümlü olduğu hizmetlerle ilgili olarak kişilerle yaptığı sözleşmeler, idari sözleşme olarak kabul edilmez. Elektrik hizmeti vermekle yükümlü imtiyazlı ortağın abonelerle yaptığı sözleşmeler bu nedenle idari sözleşme değildir. Hizmetin yürütülmesinde idarenin denetim görevi ise devam eder.

6-ÖZEL HUKUKU AŞAN KOŞULLAR:

Bir sözleşmenin idari sözleşme olarak kabul edilebilmesi için bir kamu hizmetinin kurulması veya yürütülmesi için yapılmış olması şarttır. Kamu hizmetleri ile yapılan sözleşme arasındaki ilişki değişik şekillerde karşımıza çıkabilir. Yapılan imtiyaz sözleşmesi ile sözleşmenin tarafı olan özel kişiye bir kamu hizmetinin kurulması ve yürütülmesi verilebileceği gibi, kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında ihtiyaç duyacağı malzemelerin, araç ve gereçlerin temin edilmesi de idari sözleşmelerin konusu olabilir. Bir sözleşmenin idari sözleşme sayılabilmesi için kamu hizmeti kamu yararı aranır. Ancak kamu hizmeti her zaman yapılan sözleşmenin idari sözleşme olması için yeterli değildir.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 28.11.2016 tarihli kararı:

Kamu kurumu tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması sonucu meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına kamu kurumunun dilediği gibi el atma hakkı yoktur. Plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılmasını gerektirecek esaslar konulamaz. Mağdur olan haksız fiilden doğan tazminat davası açabilir.

İdarenin kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre. Yol, kanal, baraj, suyolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararlardan dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı yargısal denetim yapan idari yargı yerinde açılmalıdır.

İdarece bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davaları ise, adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Y. İ. B. Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının, III. Bölümünde, "İstimlâksiz el atma halinde kamu kurumu İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş olmaktadır. Bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Görevli mahkeme adli yargıdır. (4)

Uyuşmazlık Mahkemesinin 14.03.2016 tarihli kararı:

İdare kamu hizmetini yürütürken yapılan plan ve projenin hukuka aykırılığı nedeniyle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları ile idarenin yol, kanal, baraj, suyolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak iptal ve tam yargı davaları idari yargıda açılır.

İdare bir ayni hakka müdahale ettiği, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve tazminat davaları ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Davacının taşınmazına yürütülen işin fen kurallarına, projeye, teknik şartnameye uygun yapılmadığı ve 200 m uzunluğundaki derenin davacının taşınmazı tarafında olan bölümünde çift duvar üzerine çektiği tel çitin yıkılmasıyla, ayrıca ağaçlarının da zarar görmesi neticesinde özel mülkiyetinde bulunan mallara zarar verildiği ileri sürülmüştür.

Bu durumda; uyuşmazlığın, mülkiyeti davacıya ait taşınmazların davalı İl Özel İdare Müdürlüğü kontrolü ve yönetiminde, yürütülen işin yapımı esnasında meydana gelen zararın 2577 sayılı İ.Y.U.K. Md. 2/1-b göre idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davalarının idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.(5)

Yukarıda örnek verdiğimiz iki ayrı Uyuşmazlık mahkemesi kararında da görüldüğü üzere kamu hizmetinin yürütüldüğü sırada zarar gören üçüncü şahısların zararının tazmini için açtıkları davaların çözüm yeri birinde adli yargı, diğerinde ise idari yargı olarak gösterilmiştir. İdarenin eylem ve işlemlerinden doğan davalar idari yargı da çözümlendiği halde, idarenin özel şahıs gibi hareket ettiği ve üçüncü şahıslara verdiği zararlarda adli yargı görevlidir.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 29.12.2014 tarihli kararı:

Sınırları ve kapsamı 5488 sayılı Tarım Kanunu ile çizilen hibe sözleşmesinin, gerek hazırlanması, gerekse denetlenmesi sırasında idare, kamu hukukundan kaynaklanan üstün yetkiler kullanmıştır. Hibe konusu miktarı kamu alacağı niteliğinde olduğunun kabulü ile geri alınmasında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun uyarınca gecikme zammı uygulanacağının düzenlenmesi nedenleri ile idari sözleşme niteliğinde olduğundan, davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir.(6)

Uyuşmazlık Mahkemesinin 29.12.2014 tarihli kararı:

Davacılar tren istasyonuna yanaşan tren ile peron arasına düşerek hayatını kaybeden müşterek çocuklarının kaybından dolayı uğradıkları maddi zararın, olayda kusuru bulunan davalı TCDD’den tazmini istemiyle adli yargıda dava açmışlardır. Açılan davanın, T.C.D.D. İşletmesinin görevinde olan kamu hizmetini yürütmek amacıyla kurmuş olduğu demiryolu hattı boyunca aldığı önlemler yönünden kusurunun ya da idarenin sorumluluğunu gerektirecek başka bir nedenin bulunup bulunmadığının belirlenmesine bağlıdır.

Asliye Hukuk Mahkemesi, davacının davasını TCDD Genel Müdürlüğü'ne idarenin eylem ve işlemlerine karşı açılan tazminat davasına bakma görevinin İdari yargıya ait olduğunu belirterek, davacının dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 11 Hukuk Dairesi, davacıların murisi ile davalı TCDD işletmesi arasındaki uyuşmazlık mutlak ticari işlerden olan taşıma sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davalı TCDD, özel hukuk tüzel kişisi gibi hareket ederek özel hukuk kurallarına göre taşıma işi yapması nedeniyle, TTK hükümleri uyarınca tacirdir. Bu itibarla davanın adli yargıda görülmesi gerektiği nazara alınarak işin esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, dava dilekçesinin yargı yolu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru değildir..

Asliye Hukuk Mahkemesi Yargıtay bozma ilamına uyulmasına ve davalı idarenin vaki görev itirazının reddine karar vermiştir. TCDD Genel Müdürlüğü vekilinin, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolunda süresi içerisinde verdiği dilekçe üzerine, dava dosyası Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

Danıştay Başsavcısı, Anayasanın 125'inci maddesine göre idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür. 2577 sayılı İ.Y.U.K.Md. 2/b bendinde de, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları İdari Yargının görev alanına giren idari dava türleri arasında gösterilmiştir. Bu anayasal ve yasal düzenlemelere göre, yargı yerlerinde tazminat istemiyle açılacak bir davanın idari Yargı'nın görev alanına girebilmesi için; zararın doğması hali dışında, ortada, öncelikle, bu zararı doğuran idari bir işlem veya eylemin bulunması, zararla bu işlem ya da eylem arasında illiyet bağının kurulabilmesi gereklidir.

Bir idari işlem ya da eylemin varlığı ise, kamu hizmeti yürütümü amacıyla, kamu gücü kullanılarak bir kamu idaresi tarafından yapılmış bir faaliyetin bulunmasına bağlıdır.

TCDD, tekel niteliğinde kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumudur. Dolayısıyla, bu hizmetin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı olarak yapmış olduğu eylem ve işlemlerden doğan uyuşmazlıkların görüm ve çözümü, idarenin Kamu Hukuku alanındaki faaliyetlerinin hukuka uygunluğunu denetlemekle görevli idari Yargı düzenine mensup mahkemelere aittir.

Dosyada kapsamında yapılan incelemede: davacıların murisinin ölümüne neden olan kazanın; istasyona yanaşan trenle peron arasına düşerek, trenin kafasına çarpması sonucu hayatını kaybetmesi ile gerçekleşmiştir. İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Bilirkişi ölenin olay sırasında girilmesi yasak olan demir yolu güzergâhına girmesi sırasında can emniyetini riske koyduğundan olayın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunun belirtildiği görülmüştür. Bu durumda dava konusu olayın, trene biniş, iniş veya trenle yolculuk sırasında ya da hemzemin geçitte meydana gelmediği açıktır. Dolayısıyla taraflar arasında yolcu taşıma sözleşmesinin veya 2918 sayılı Yasanın uygulanmasını gerektiren bir hukuki ilişkinin varlığından söz edilmesi de mümkün olmayacaktır.

T.C.D.D. Ana Statüsünün Hukuki Bünye başlıklı Md.3 bu Ana Statü ile teşkil olunan T.C.D.D. işletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir Kamu iktisadi Kuruluşudur. 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında K. H.K. ile Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edilmektedir. Md.4 Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine paralel düzenlemelere yer verilmektedir. T.C.D.D. İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, suyolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi, bakım ve onarımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların, Anayasa ve 2577 sayılı İYUK. Gereğince, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları İdari Yargının görevinde bulunmaktadır.

Bu anlamda trenin beklenmesi esnasında meydana gelen olay ile taşıma sözleşmesi arasında uygun illiyet bağının bulunmadığı anlaşılmakla; tren istasyonunda güvenliğin sağlanması ve alınması gereken tedbirlerin alınmasına ilişkin yükümlülüklerin, idarenin genel güvenlik hizmetlerinin gereği gibi işleyip işlemediği noktasında yapılacak değerlendirme ile ancak idari yargı yerlerince saptanabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Ölen ile davalı kurum arasında gerçekleştirilen yolcu taşıma sözleşmesi ile meydana gelen olay arasında da uygun illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından adli yargı kararının kaldırılması ve uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.(7)

7-İDARENİN KAMU GÜCÜNE DAYANARAK YAPTIĞI TEK TARAFLI İŞLEMLER:

İdarenin kamu gücü kullanılarak yaptığı tek yanlı işlemler idari işlemlerden sayılmakta ve Anayasanın Md. 125 hükmü uyarınca yargı denetimine tabi olmaktadır. İdarenin yaptığı tek yanlı işlemlerden zarara uğrayanlar yapılan işlemin hukuka aykırılığını iddia ederek; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden idari yargı yerinde dava açabileceklerdir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun Md.2/1-b hükmü gereğince İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları idari yargı yerinde çözümlenmesi gereken davalardandır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 14.07.2014 tarihli kararı:

Davacı, çalıştığı işyerince, tahakkuk ettirilen KEY ödemelerinin ödenmediği iddiasıyla idari yargı yerinde alacak davası açmıştır. Uyuşmazlığa bakan idare mahkemesi davacının kamu personeli sıfatı bulunmadığını, özel sektörde işçi statüsünde çalıştığını, bu nedenle görev yaptığı döneme ilişkin konut edindirme yardımlarının eksik tahakkuk ettirilmesi niteliğindeki işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğuna karar vermiştir.

İş Mahkemesi kurum katkısı ve nemaların tahsili ile ilgili davaların idarenin tek yanlı kamu gücü kullanılarak yaptığı işlemlerden olduğunu konut edindirme yardımı alacağının tahsili istemiyle açılan davaların çözüm yerinin idari yargı yeri olduğuna karar vermiştir.

Uyuşmazlığa ilişkin mevzuat hükümleri ile somut olay birlikte irdelendiğinde; davacının konut edindirme yardımı ödemelerinin idarece yatırılmadığı iddiasıyla iş bu davayı açtığı anlaşılmıştır.

Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlâl edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görevine girdiği tartışmasızdır.

2577 sayılı İ.Y.U.K. Md.2/1-b bendinde idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı oluğundan dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli olmakla, İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. (8)

Uyuşmazlık mahkemesinin 14.07.2014 tarihli kararı:

Davacı, tapulu arsasının tespiti için adli yargıda dava açmıştır.

3194 sayılı Yasa çerçevesinde gerçekleştirilen imar işlemleri sırasında, davacının hissesinin yeni oluşan parsellere intikal ettirilmemesi nedeni ile uğradığı zararın, tapulu arsasının tespiti ya da başka yerden kendisine hisse verilmesi suretiyle giderilmesine ilişkin davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.

Uygulama ve öğretide, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler, idari işlem; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizlikleri de, idari eylem olarak tanımlanmaktadır.

3194 sayılı İmar Kanunu Md.8 uyarınca imar planları tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici işlemlerdendir. 2981 sayılı Yasanın 13/c uyarınca, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler de tek yanlı irade açıklamaları ile tesis edildikleri için idari işlemlerdendir. İdarenin imar planı uyarınca yapmak zorunda olduğu program ve uygulamaları zamanında gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizlikleri de, idari eylem niteliği taşımaktadır.

İdari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin, 2577 sayılı İ.Y.U.K. Md.12-13 gereğince idari yargı yerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilecektir

3194 sayılı İmar Kanununun Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulmasını düzenleyen 8.ci maddesinin uygulanmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

7-1-Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

7-2-İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer.

Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi on beş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları on beş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir. Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir. İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

Dava konusu olayda, davalı Belediye Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen imar uygulaması sırasında davacının adına kayıtlı hissesinin Belediye Başkanlığı tarafından oluşturulan tescil sayfasına geçirilmemesi nedeni ile tapu kayıtlarına bahsi geçen hissenin işlenmemesi nedeni ile söz konusu yanlışlığın düzeltilmesi istemi ile açılmıştır. Söz konusu yanlışlığa konu işlemlerin temelinde Belediye Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen imar uygulamaları ve şuyulandırma işlemleri sırasındaki yanlışlıklar yer almaktadır. Bu itibarla dava dosyasının 4721 sayılı T.M.K.'nun tapu kaydının tutulmasında Devletin Sorumluluğunu düzenleyen ilgili maddeleri değil, 3194 sayılı Yasanın uygulanmasından kaynaklanan idarenin sorumluluğuna ilişkin maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

2577 sayılı İ.Y.U.K. Md.2/1-a uyarınca idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle asliye hukuk mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararının kaldırılmasına ve uyuşmazlığın idari yargıda çözümlenmesine karar verilmiştir. (9)

Uyuşmazlık Mahkemesinin 14.07.2014 tarihli kararı:

Davacı, Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen olarak çalışmakta iken, kılık kıyafet kurallarına uymadığı gerekçesi ile memuriyetten çıkartılmıştır. 22.06.2006 tarihli ve 5525 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun uyarınca 2006 yılında öğretmenlik görevine iade edilmiştir. Boşta geçen süreleri için hizmet borçlanması yaparak ödeme yapan davacı tarafından, 5510 sayılı Kanunun geçici 44. Maddesi uyarınca emeklilik keseneği kurum karşılığı olarak ödemiş olduğu paranın iadesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile ödediği prim tahsilâtının yasal faizi ile birlikte iadesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Uyuşmazlığa bakan idari yargı mahkemesi davanın 5510 sayılı Kanunun uygulanmasından kaynaklı olduğu belirtilerek, aynı Kanunun 101.maddesi gereği uyuşmazlığın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğundan bahisle davanın, görev yönünden reddine karar vermiştir.

5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı alanlar ve diğer kamu görevlilerinden emekliliğe hak kazanacaklar SGK tarafından tesis edilen işlemler idari işlem ve idari eylem niteliğini korumaya devam edecektir. Açılan dava 2577 sayılı İ.Y.U.K. Md. 2/1-a göre: idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamındadır. 5754 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce emekli sandığı iştirakçisi olan davacının memuriyetten çıkartıldıktan sonra 5525 sayılı af yasası ile 2006 yılında öğretmenlik görevine dönmüştür. Davacının boşta geçen süreleri için hizmet borçlanması yaparak karşılığında ödediği paranın iadesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile ödediği prim tahsilâtının yasal faizi ile birlikte iadesi davasının çözümünün idari yargı yeri olduğu sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. (10)

Uyuşmazlık Mahkemesinin 14.07.2014 tarihli kararı:

Emekli Sandığı iştirakçisi iken vefat eden babasından dolayı yetim aylığı alan davacının, boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edildiği gerekçesiyle aylığının kesilmesi ve geçmiş yıllarda ödenen aylıklara ilişkin olarak alacak çıkartılmasına ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle açılan davanın, idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir. (11)

8-SONUÇ:

Anayasaya göre idarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabidir. İdari işlemlerden zarar gören herkes yetki, şekil, sebep, konu, maksat yönünden yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek iptal ve tam yargı davası açabilir. Ancak açılacak davanın adli yargıda mı yoksa idari yargıda mı çözümlenmesi gerektiği bir sorun olarak ortaya çıktığı takdirde sorunun uyuşmazlık mahkemesine götürülmesi ve uyuşmazlık mahkemesinin karar vermesi istenir.

Taraflarından birinin idare olması davanın mutlaka idari yargı yerinde açılmasını gerektirmez. Bir davanın idari yargı yerinde açılması için taraflardan birinin mutlaka idare olmasının yanında idarenin kamu gücüne dayanarak yaptığı tek taraflı bir işlem olması, kanuna aykırı olması ve bu işlemden üçüncü şahısların zarar görmesi şartlarının da gerçekleşmesi gerekir. İdarenin yaptığı işlemler yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönünden yargı denetime tabidir. İdarenin tek yanlı işleminden zarar görenler idari yargı yerinde işlemin iptalini dava edebilecekleri gibi, işlem nedeniyle uğradıkları zararın karşılanmasını da tıpkı adli yargıda açılan davada olduğu gibi tam yargı davası açmak suretiyle tazmin edilmesini isteyebilirler.

Kamu kurumunda çalışanlar veya kamu hizmetinden zarar görenler çok kez zararlarının tazmini için adli yargıya başvurmaktadır. Adli yargı uyuşmazlığı çözmek için kendini yetkili görmediği hallerde davanın idari yargıda görülmesini gerekçe göstererek davayı reddetmektedir. Davacının idari yargıya gitmesi halinde idari yargıda uyuşmazlığın çözümünde yetkisi olmadığı gerekçesiyle davayı reddetmektedir.

Böyle bir durumda uyuşmazlığın çözümümde yetkili yargıyı belirlemek üzere uyuşmazlık konusu uyuşmazlık mahkemesine taşınmaktadır.

Uyuşmazlık mahkemesi kuruluş yasasının 1.ci maddesi Uyuşmazlık Mahkemesini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adlî, idarî ve askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir şeklinde tanımlamaktadır.

8-1-Olumlu görev uyuşmazlığı:

Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı veya Baş kanun sözcüsü tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir.

Bu kural ile belirtilen yargı mercilerinden birinde açılmış olan bir davanın görülmesi sırasında yapılan görev itirazının reddi üzerine, ilgili Başsavcı tarafından, görevli bulunduğu kendi yargı düzeninin görev alanına vaki müdahalenin önlenebilmesini sağlamak için konunun Uyuşmazlık Mahkemesine götürülmesi suretiyle davanın henüz başlangıç safhasında iken görev sorununun çözüme kavuşturulması amaçlanır.

Yetkili Başsavcı veya Baş kanun sözcüsünün Uyuşmazlık Mahkemesinden istekte bulunabilmesi için, görev itirazının hukuk mahkemelerinde en geç birinci oturumda, ceza mahkemelerinde delillerin ikamesine başlamadan önce; idari yargı yerlerinde de dilekçe ve savunma evresi tamamlanmadan yapılmış olması ve yargı yerlerinin de kendilerinin görevli olduklarına karar vermiş bulunmaları şarttır.

Görev itirazının yargı merciince yerinde görülerek görevsizlik kararı verilmesi halinde, görev konusunun Uyuşmazlık Mahkemesince incelenebilmesi, temyizen bu kararın bozulmuş ve yargı merciince de bozmaya uyularak görevli olduğuna karar verilmiş bulunmasına bağlıdır. Uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makam; reddedilen görevsizlik itirazı adli yargı yararına ileri sürülmüş ise Cumhuriyet Başsavcısı, idari yargı yararına ileri sürülmüş ise Danıştay Baş kanun sözcüsüdür.

Uyuşmazlık mahkemesinin 28.11.2016 tarihli kararı:

İdari yargı yerince görevlilik kararı verilmeden önce adli yargı yerince verilmiş ve kesinleşmiş bir görev yönünden ret kararının mevcut olduğunun anlaşılması karşısında, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarma yönteminin işletilebilmesine hukuken olanak bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa'nın 10. Maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekir.(12)

8-2- Olumsuz görev uyuşmazlığı:

Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilir.

Uyuşmazlık Mahkemesini 28.11.2016 tarihli kararı:

İdare Mahkemesi kararının, davanın incelenmeksizin reddi gerektiğine ilişkin bulunduğundan ve anılan karar "yargı yolunu değiştiren ve adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı niteliğinde olmadığından", idari ve adli yargı yerleri arasında, 2247 sayılı yasanın aradığı biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmek mümkün değildir. 2247 sayılı Yasa'nın 14. Maddesinde öngörülen koşulu taşımayan başvurunun, aynı yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekir.(13)

Uyuşmazlık Mahkemesinin 01.07.2013 tarihli kararı:

Uyuşmazlığın incelenebilmesi için, 2247 sayılı Yasanın 1 ve 14. maddeleri uyarınca, yargı yerlerince verilen kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmektedir. Başvuracağı kanun yolu, süresi, mercii yasaya uygun olarak gösterilmeyen kararın kesinleşmesinden söz edilmesine olanak yoktur. Görevsizlik kararı kesinleştikten sonra dosyanın Mahkememize gönderilmesi gerekmektedir. (14)

Bu yazımızda uyuşmazlık mahkemesi tarafından yetkili yargı yerini belirleyen bazı kararları derleyerek meslektaşlarımıza yardımcı olmaya çalıştık.

Kaynakça:

(1) Danıştay İ.D.D.G.K. 2015-895 E. 2016-2943 K.

(2)Danıştay İ.D.D.G.K. 2015-4346 E. 2016-2942 K.

(3) Danıştay İ.D.D.G.K. 2015-4311 E. 2016-2941 K.

(4) Uyuşmazlık Mahkemesi 2016-434 E 2016-547 K.

(5)Uyuşmazlık Mahkemesi 2016-106 E. 2016-152 K.

(6) Uyuşmazlık Mahkemesi 2014-1138 E. 2014-1179 K.

(7)Uyuşmazlık Mahkemesi 2014-1132 E. 2014-1174 K.

(8) Uyuşmazlık Mahkemesi 2014-779 E. 2014-829 K.

(9) Uyuşmazlık Mahkemesi 2014-743 E. 2014-798 K.

(10) Uyuşmazlık Mahkemesi 2014-738 E. 2014-793 K.

(11) Uyuşmazlık Mahkemesi 2014-713 E. 2014-769 K.

(12) ) Uyuşmazlık Mahkemesi 2016-464 E. 2016-553 K.

(13) ) Uyuşmazlık Mahkemesi 2016-436 E. 2016-548 K.

(14) Uyuşmazlık Mahkemesi 2013-19 E. 2013-22 K

Avukat

Erol Türk Baro sicil.9213

Tel. 0532 246 06 53

Tuncay Artun Cad. Gümüşevler Sitesi A.Blok D.7

Reşitpaşa/Sarıyer

İSTANBUL BAROSU DERGİSİ 2023/6 KASIM

Bize Ulaşın


Çalışma saatlerimiz: 
Haftaiçi: 09:00 - 17:00

Sıraselviler Cad.No:32 Kat:5 Daire:7 34400
Beyoğlu /İstanbul

+90(212) 251 30 26
+90(532) 246 06 53


Google Map