Özet: Vekâlet sözleşmesi, vekil tayin edilenin, vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlette vekâlet veren ile vekil tayin edilenin karşılıklı iradelerinin birbirine uygun olması gerekir. Vekâlet sözleşmesinin yazılı şekilde ve noterde düzenleme şeklinde yapılması şarttır. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, Borçlar yasasında düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır. Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.
1-Vekâlet sözleşmesinin kurulması:
Kendisine bir işin görülmesi önerilen kişi, bu işi görme konusunda resmî sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin gereği ise ya da bu gibi işleri kabul edeceğini duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından hemen reddedilmedikçe, vekâlet sözleşmesi kurulmuş sayılır. Vekâlet sözleşmesi yasal tariften anlaşıldığı üzere herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Ancak ispat hukuku açısından yazılı yapılmasında fayda vardır. Noterde düzenleme şeklinde yapılması daha uygundur. Tapu işlemlerinde kullanılacak vekâletnamelerin noterlikçe, yurt dışında ise elçilik veya konsolosluklarda düzenlenmesi ve sözleşmesinin kapsamı sözleşmede açıkça belirlenmelidir.
Vekâlet sözleşmesinin konusunun mümkün olması, hukuka ve ahlaka uygun olması gerekir. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar. Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.
2-Vekilin borçları:
Vekil, vekâlet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Ancak, vekâlet verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği açık olan hâllerde, vekil talimattan ayrılabilir. Bunun dışındaki durumlarda vekil, talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça işi görmüş olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz.
Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.
Vekil, yetkisi dışına çıkarak işi başkasına gördürdüğünde, onun fiilinden kendisi yapmış gibi sorumludur. Vekil başkasına vekâlet vermeye yetkili ise, sadece seçmede ve talimat vermede gerekli özeni göstermekle yükümlüdür. Vekâlet veren, her iki durumda da vekilin kendi yerine koyduğu kişiye karşı sahip olduğu hakları, doğrudan doğruya o kişiye karşı ileri sürebilir.
3-Hesap verme sorumluluğu:
Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür. Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 26.02.2015 tarihli kararı:
Taraflar arasındaki hukuki ilişki vekâlet akdinden kaynaklanmaktadır. Borçlar Yasasına göre vekil yaptığı iş sırasında vekil edeninin üzerine geçen bütün haklarını ödeme, vekil edeninin adına veya yararına yaptığı tüm işlerden dolayı hesap vermek zorundadır. Vekil olan davacı, davalıya karşı aracın satış bedelinden sorumludur. Buradaki ödemeye dair ispat yükümlülüğü, vekil olan davacıya düşmektedir. Davacı ödemeyi davalıya değil, davalıya verilmek üzere dava dışı üçüncü kişiye yaptığını ileri sürmüştür. Hal böyle olunca, davacının bu iddiası dahi davalıya ödeme yapmadığına dair ikrar niteliğinde olup, kendisinin davalıya karşı sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağından, davanın reddine karar verilmesi gerekir.(1)
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 11.07.2016 tarihli kararı:
Davacının alacak istemi, vekâlet görevinin kötüye kullanılması, özellikle de, vekilin özen ve sadakatle iş görme ve hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranılması hukuksal nedenine dayandırıldığı açıktır. Vekil, vekâleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler de dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, müvekkile karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır. Vekil olan davalının, gerek hesap verme ve gerekse, özen ve sadakatle iş görme yükümlülüklerine aykırı davranıp davranmadığının saptanabilmesi için, satış işleminin yapıldığı tarihteki koşullar ve özellikle taşınmazın o tarihteki değeri göz önünde tutulmalıdır.
Mahkemece taşınmazın değeri konusunda alınan bilirkişi raporunda, dava tarihindeki değer yönünden yapılan hesaplamaya göre karar verildiği anlaşılmaktadır. Taşınmazın, davalı tarafından üçüncü kişiye satıldığı tarih itibariyle gerçek değerinin denetime elverişli bir şekilde saptanması, davalı vekilin müvekkiline karşı, saptanacak bu bedelle taşınmazı satma ve aldığı bedeli ona ödeme yükümlülüğü altında bulunduğunun benimsenmesi, ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir. (2)
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 24.10.2017 tarihli kararı:
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin dosyasında davayı açan yüklenici o dosyanın davalılarından iş sahibi, diğer davalı iş sahibinin vekili olup hakkındaki dava vekilin yükleniciye karşı sorumlu olmaması gerekçesi ile sıfat yokluğundan reddedildiğinden taraflar arasında vekâlet ilişkisinden doğan bu davada kesin ve güçlü delil teşkil etmesi mümkün değildir. Mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlık vekâlet sözleşmesinden kaynaklandığından tarafların bildirdiği deliller toplandıktan sonra Borçlar yasasında düzenlenmiş olan vekâlet sözleşmesi ile ilgili hükümler ve hesap verme yükümlülüğü gözetilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir.(3)
4-Edinilen hakların vekâlet verene geçmesi:
Vekilin, kendi adına ve vekâlet veren hesabına gördüğü işlerden doğan üçüncü kişilerdeki alacağı, vekâlet verenin vekile karşı bütün borçlarını ifa ettiği anda, kendiliğinden vekâlet verene geçer. Vekilin iflası hâlinde vekâlet veren, bu alacağın kendisine geçmiş olduğunu iflas masasına karşı da ileri sürebilir. Vekâlet veren, vekilin kendi adına ve vekâlet veren hesabına edinmiş olduğu taşınır eşyanın iflas masasından ayrılarak kendisine verilmesini isteyebilir. Vekilin sahip olduğu hapis hakkından iflas masası da yararlanır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 24.03.2016 tarihli kararı:
Dava; taşınmaz alım satımından kaynaklı tazminat istemine ilişkindir. Davalı vekilin azlinin haklı olup olmadığı, vekâletname kapsamındaki işlerin yapılıp yapılmadığı ya da gereği gibi yapılıp yapılmadığı hususlarının öncelikle incelenmesi gerekir. Davalı vekilin azlinin haklı olması halinde ücretin tamamını talep hakkı olmayıp azil tarihine kadar bitirdiği işlerin ücretini talep edebileceğinin kabulü gerekir. Mahkemece, öncelikle bu husus üzerinde durulup sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Davalı karşı davasında mimarlık hizmeti verdiği halde ücretinin ödenmediğini belirterek alacak isteminde bulunmuştur. Mahkemece karşı davanın reddine karar verildiği halde, davalının karşı davasında belirttiği parsellere dair verdiği hizmetler yönünden bir inceleme yapılmamış, bilirkişi raporunda da bu konuda değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece davalının karşı davasındaki talepleri yönünden delilleri toplanıp taraf ve yargı denetimine elverişli bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir. (4)
5-Vekâlet verenin borçları:
Vekâlet veren, vekâletin gereği gibi ifası için vekilin yaptığı giderleri ve verdiği avansları faiziyle birlikte ödemek ve yüklendiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür. Vekil, vekâletin ifası sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini vekâlet verenden isteyebilir. Ancak vekâlet veren, kusuru bulunmadığını ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir. Bir kişiye birlikte vekâlet verenler, vekile karşı müteselsil olarak sorumludurlar. Vekâleti birlikte üstlenenler, vekâletin ifasından müteselsil olarak sorumludurlar ve yetkilerini başkalarına devir hakları olmadıkça, vekâlet vereni, ancak birlikte yaptıkları fiil ve işlemleriyle borç altına sokabilirler.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 20.06.2017 tarihli kararı:
Dava, ücret alacaklarının tahsili istemine ilişkindir. Davalı idarenin sözleşmeli avukatı olarak hukuki hizmet veren davacı-karşı davalının, davalı-karşı davacı idare tarafından sözleşmesinin tek taraflı feshi neticesinde, bir kısım dönemlere ait ücretlerinin eksik ödendiği ileri sürülerek ödenmeyen ücret alacaklarının tespiti ile tahsili talep edilmiştir. Davalı-karşı davacı idare tarafından da davacı-karşı davalının üzerinde kalan avansın iadesi istenmiştir. Mahkemece davacı-karşı davalının davası kabul edilmiş olmakla birlikte, davalı-karşı davacı tarafın dosya kapsamında iddialarını ispata yarar vesika ve belgeleri zamanında ve tam olarak sunamadığı gerekçesiyle karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Bilirkişi raporuna göre, dosyaya ibraz olunan ve söz konusu avansların tahakkuk ettirildiği avans ve kredi senetlerinden verildiği tespit edilmiş olup, karşı davalı avukat almış olduğu avansı kapattığını ispat edemediğinden karşı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken mahkemece, yanlış değerlendirmeyle hüküm kurulmuş olması bozmayı gerektirmiştir.(5)
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 27.09.2017 tarihli kararı:
Dava, davacılardan birinin davalıya ait hastanede anestezi yöntemi ile sezaryen doğum yaptıktan sonra belden aşağısının felç olması nedeniyle, tedavi hizmetini üstlenen davalı özel hastanenin sorumluluğuna dayanılan maddi ve manevi tazminata ilişkindir.
Taraflar arasındaki ilişki vekâlet sözleşmesidir. Vekil, vekâlet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkânları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, davalı tarafın üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiği, buna rağmen istenmeyen durumun meydana geldiği, davalı tarafa yüklenebilecek bir kusur olmadığı sabit olup, davanın tümden reddi gerekir.(6)
6-Vekâletin sona ermesi:
Vekâlet bir işin yapılması için düzenleme şeklinde yapılmışsa bu işin tamamlanması ile sona erer. Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanır. Vekâletin sona ermesi vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, vekâlet veren veya mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle yükümlüdür. Vekilin sözleşmenin sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı işlerden, vekâlet veren ya da mirasçıları sözleşme devam ediyormuş gibi sorumludur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.01.2017 tarihli kararı:
Dava, anonim şirket yönetim kurulu üyesinin haksız azli sebebiyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, taraflar arasındaki ilişkinin vekâlet sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, haksız azil halinde vekilin menfi zararlarını isteyebileceği, yoksun kaldığı huzur hakkı bedelini talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ticaret Yasasında tazminat miktarının nasıl belirleneceği hususunda bir hüküm yer almamaktadır. Ancak azledilen üye, vekâlete dair genel hükümlere göre tazminat isteyebilir. Bu bağlamda Borçlar Yasasına göre, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Kural olarak, davacı taraf sözleşmenin haksız olarak feshi halinde dönem sonuna kadar olan ücretini isteyebilir. Bu husus iş sahibinin temerrüdü halini kapsamaktadır. Mahkemece davacının tazminat olarak talep ettiği ücretinden indirilmesi gereken miktarın saptanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. (7)
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 16.11.2015 tarihli kararı:
Vekâlet ilişkisi bir bütün olup vekâletten azil gibi istifa da taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. Zira azil ve istifa ile birlikte vekâlet akdinin en önemli unsurlarından olan “güven ilişkisi” sona ermektedir. Haksız azil halinde olduğu gibi avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi halinde de işe devam etme olanağı mevcut olmadığından avukat, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekâlet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebilir. (8)
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 03.11.2015 tarihli kararı:
Uyuşmazlık profesyonel sendikacılık yapan davacının şube başkanlığından alınma işleminin iptali ve görevi nedeni ile ödenmesi gereken hakların tahsili istemidir. Öncelikle profesyonel sendika yöneticiliği yapan davacı ile davalı sendika arasında iş ilişkisi değil, vekâlet ilişkisi bulunmaktadır. Uyuşmazlık dava tarihindeki Sendikalar Kanunundan doğduğu için iş mahkemesi görevlidir. Ancak uyuşmazlıkta Borçlar Kanununun vekâlet sözleşmesi hükümleri yanında Sendika Tüzük hükümleri uygulanacaktır. Hükme esas alınan raporda davacının yargılamaya konu alacakları hesaplanırken, asıl alacak miktarlarına gelir vergisi tarife oranları uygulanarak alacak miktarlarının belirlenmesi gerekir. Asıl alacak miktarlarından işsizlik sigortası kesilmesinden sonra gelir vergisi tarife oranları uygulanarak alacak miktarı belirlenmesi hatalı ise de bu hesaplama yöntemi davalı lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiğinden, mahkemece gelir vergisi hesaplamasında uygulanan tarife oranları açıklanarak denetime elverişli rapor alınarak davacı alacakları hüküm altına alınmalıdır.(9)
DİĞER VEKÂLET TÜRLERİ:
8- Kredi mektubu:
Kredi mektubu, mektup gönderenin gönderilene bir üst sınır belirleyerek veya belirlemeksizin, kredi mektubundan yararlanacak belirli kişiye istemde bulunacağı miktarda para ve benzeri şeyleri verme konusundaki vekâletini içeren belgedir. Kredi mektubu, vekâlet sözleşmesi ve havale hükümlerine tabidir. Üst sınır belirlenmeksizin verilmiş olan kredi mektubunda mektuptan yararlanacak kişi, bu mektupla ilgili olanlar arasındaki ilişkiye açıkça uygun olmayan fazla bir istemde bulunursa mektup gönderilen, durumu gönderene bildirmek ve cevap alıncaya kadar ödemeyi ertelemek zorundadır. Kredi mektubuyla verilen vekâlet, ancak gönderilen tarafından belirli bir miktar için kabul edildiği takdirde geçerli olur.
9-Kredi emri:
Bir kimse kendi adına ve hesabına kredi emri verenin sorumluluğu altında bir üçüncü kişiye kredi açmak veya krediyi yenilemek için emir almış ve kabul etmişse, kredi emri verilen vekâletini aşmadıkça emri veren, kredi borcundan kefil gibi sorumlu olur. Ancak kredi emri yazılı olmadıkça emri veren sorumlu olmaz. Kredi emrini veren, kredi emrinden yararlananın ehliyetsizliğini ileri sürerek kredi emri verilene karşı sorumluluktan kurtulamaz. Kredi emri verilen, kredi emrinden yararlanana kendiliğinden önel verir veya kendisine talimat verildiği hâlde kredi emrinden yararlanana başvurmayı ihmal ederse, kredi emri veren sorumluluktan kurtulur. Kredi emri veren ile kredi emrinden yararlanan arasındaki ilişkiye, kefil ile asıl borçlu arasındaki ilişkiyi düzenleyen hükümler uygulanır.
10-Simsarlık sözleşmesi:
Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır. Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
Simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır. Simsarın faaliyeti sonucunda kurulan sözleşme geciktirici koşula bağlanmışsa ücret, koşulun gerçekleşmesi hâlinde ödenir. Simsarlık sözleşmesinde simsarın yapacağı giderlerin kendisine ödeneceği kararlaştırılmışsa, simsarın faaliyeti sözleşmenin kurulmasıyla sonuçlanmamış olsa bile giderleri ödenir. Taraflar arasında belli bir ücret belirlenmişse simsar bu ücrete hak kazanır. Ücret, belirlenmemişse tarifeye, tarife yoksa teamüle göre ödenir. Simsar, üstlendiği borcuna aykırı davranarak diğer tarafın menfaatine hareket eder veya dürüstlük kurallarına aykırı olarak diğer taraftan ücret sözü alırsa, ücrete ve yaptığı giderlere ilişkin haklarını kaybeder. Sözleşmede aşırı bir ücret kararlaştırılmışsa, borçlunun istemi üzerine, bu ücret yargıç tarafından hakkaniyete uygun olarak indirilebilir. Evlenme simsarlığından doğan ücret hakkında dava açılamaz ve takip yapılamaz.
11-Komisyon sözleşmesi:
Alım veya satım komisyonculuğu, komisyoncunun ücret karşılığında, kendi adına ve vekâlet verenin hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım veya satımını üstlendiği sözleşmedir. Komisyon sözleşmelerine vekâlet hükümleri uygulanır. Komisyoncu, yaptığı iş hakkında vekâlet vereni bilgilendirmek ve özellikle talimatının yerine getirildiğini kendisine hemen bildirmekle yükümlüdür. Vekâlet verenin talimatı olmadıkça komisyoncu, sözleşmenin konusunu oluşturan şeyleri sigorta ettirmekle yükümlü değildir. Satılmak üzere kendisine gönderilen eşya açıkça ayıplı ise komisyoncu, vekâlet verenin taşıyıcıya karşı haklarının korunması için gerekeni yapmak, zararı tespit ettirmek, olabildiğince eşyayı koruma altına almak ve durumdan vekâlet vereni hemen bilgilendirmekle yükümlüdür; aksi takdirde, her türlü ihmalinden doğan zarardan sorumlu olur. Satılmak üzere gönderilen eşya kısa sürede bozulabilecek nitelikte ise komisyoncu, vekâlet vereni hemen bilgilendirmek koşuluyla eşyayı satmakla yükümlüdür.
Vekâlet verenin belirlediği bedelin altında mal satan komisyoncu, malı satmasaydı vekâlet verenin daha fazla zarar göreceğini ve durumun yeniden talimat almaya elverişli bulunmadığını ispat etmedikçe, belirlenen bedel ile satış bedeli arasındaki farkı gidermekle yükümlüdür. Bunun dışında komisyoncu, kusuru varsa, talimatına aykırı davranmasından dolayı vekâlet verenin uğradığı diğer zararlardan da sorumludur. Vekâlet verenin belirlediği bedelin altında mal alan veya üstünde satan komisyoncu, bu işlemlerden doğan farkı alıkoyamaz. Komisyoncu, vekâlet verenin izni olmaksızın malı veresiye satar veya malı teslim almadan bedelini öderse, bundan doğan zarara katlanmak zorundadır. Ancak, vekâlet veren yasaklamadıkça, malı satış yerindeki ticari teamüle göre veresiye de satabilir.
Yetkisi olmaksızın veresiye mal satması dışında, komisyoncu işlemde bulunduğu borçluların ödememelerinden ve diğer borçlarını ifa etmemelerinden sorumlu olmaz. Ancak, komisyoncu açıkça garanti vermişse veya bulunduğu yerdeki ticari teamül gerektiriyorsa sorumlu olur.
12-Komisyoncunun hakları:
Komisyoncu, vekâlet verenin yararı için yaptığı bütün giderleri ve ödediği paraları faiziyle birlikte isteyebilir. Komisyoncu, ardiye ve taşıma bedellerini vekâlet verenin hesabına geçirebilirse de, kendi çalışanlarının ücretlerini geçiremez.
Komisyoncu, ücretinin ödenmesini kendisine verilen işi yapınca isteyebileceği gibi, işin yapılmaması vekâlet verene yükletilebilen bir sebepten kaynaklanması hâlinde de isteyebilir. Komisyoncu, başka sebeplerle işin yapılamaması durumunda, ancak emeğinin yerel âdete göre belirlenecek karşılığını isteyebilir.
Komisyoncu, vekâlet verene karşı dürüstlük kurallarına aykırı davranır, özellikle ona satın aldığından fazla veya sattığından eksik bir bedel bildirirse, ücret alma hakkını kaybeder. Bedelin gerçekleşen bedelden farklı gösterilmesi durumunda vekâlet veren, komisyoncuyu gerçekleşen bedel üzerinden satılanın alıcısı veya satıcısı sayma hakkına sahiptir.
Komisyoncunun, sattığı malın bedeli ve satın aldığı mal üzerinde hapis hakkı vardır. Komisyoncuya verilen malın satılamaması veya satış emrinden cayılması durumunda vekâlet veren, malı geri almakta ya da o malla ilgili başka işlem yapmakta aşırı ölçüde gecikirse komisyoncu, malı bulunduğu yer mahkemesinden karar alarak açık artırmayla sattırabilir. Ancak, mal borsada kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da yapılacak masrafa oranla değeri azsa, hâkim satışın başka bir yolla yapılmasına da karar verebilir. Malın bulunduğu yerde vekâlet veren ya da temsilcisi hazır bulunmazsa, satış kararı vekâlet veren dinlenmeksizin de verilebilir. Malın hızla değer kaybetmesi hâli dışında, artırmanın yer ve zamanının mahkemece vekâlet verene bildirilmesi zorunludur.
13-Komisyoncu kendisiyle işlem yapabilir:
Borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan kambiyo senetleri veya diğer kıymetli evrakı ya da ticari malları satmaya veya satın almaya yetkili kılınan komisyoncu, vekâlet veren tarafından aksine talimat verilmemişse, satın alacağı mal yerine kendi mallarını satabilir veya satacağı malı kendisi için satın alabilir. Bu hâllerde, komisyoncunun kendisiyle işlem yaptığı andaki değerler esas alınır; komisyoncunun, komisyon işlerinde alışılmış olan ücret ve giderlerini, bu hâllerde bile isteme hakkı vardır. Komisyoncu, bu tür bir işlemin yapıldığını aynı gün vekâlet verene bildirmek zorundadır. Komisyoncu, kendisinin doğrudan doğruya alıcı veya satıcı olabildiği durumlarda, sözleşmenin diğer tarafını göstermeksizin vekâletin yerine getirildiğini vekâlet verene bildirirse, işlemi kendisiyle yapmış sayılır. Vekâlet verenin vekâleti geri aldığı haberi komisyoncuya ulaştığı anda, komisyoncunun işlemi kendisiyle yapma hakkı düşer. Ancak, bu haber kendisine ulaşmadan önce komisyoncu, işlemin yapıldığı bildirimini göndermişse, bu hüküm uygulanmaz.
14-Ticari temsilciler ve ticari vekiller:
Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir. İşletme sahibi, ticari temsilcilik yetkisi verildiğini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır; ancak ticari işletme sahibinin ticari temsilcinin fiillerinden sorumluluğu, tescilin yapılmış olmasına bağlı değildir.
Ticari temsilci, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayılır. Ticari temsilci, açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz.
Temsil yetkisi, bir şubenin işleriyle sınırlandırılabilir. Temsil yetkisi, birden çok kişinin birlikte imza atmaları koşuluyla da sınırlandırılabilir. Bu durumda, diğerlerinin katılımı olmaksızın temsilcilerden birinin imza atmış olması, işletme sahibini bağlamaz. Temsil yetkisine ilişkin yukarıdaki sınırlamalar, ticaret siciline tescil edilmedikçe, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı hüküm doğurmaz. Temsil yetkisine ilişkin diğer sınırlamalar, tescil edilmiş olsalar bile, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.
Temsil yetkisinin verildiği ticaret siciline tescil edilmemiş olsa bile, sona erdiği tescil edilir. Temsil yetkisinin sona erdiği ticaret siciline tescil ve ilan edilmediği sürece, bu yetki iyi niyetli üçüncü kişiler için geçerliliğini korur.
Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir. Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez.
Toptan, yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticari işletmelerin görevli veya hizmetlileri, o ticari işletme içinde, müşterilerin kolaylıkla görebilecekleri bir yerde ve kolayca okuyabilecekleri bir biçimde, yazıyla aksine duyuru yapılmış olmadıkça,
*Ticari işletmenin alışılmış bütün satış işlemlerini yaparlar.
*Yetkili oldukları işlemler hakkında faturaları imzalayabilirler.
*Ticari işletmenin alışılmış işlemlerinden doğan borçların ifa edilmesine veya bunların hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesine ilişkin ihtar veya diğer açıklamaları işletme sahibi adına yapabilirler. Bu nitelikteki ihtar veya diğer açıklamaları, özellikle alışılmış işlem dolayısıyla teslim edilmiş mallara ilişkin ayıp bildirimlerini ticari işletme adına kabul edebilirler.
Toptan, yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticari işletmelerin görevli veya hizmetlileri, kendilerine yazıyla yetki verilmiş olmadıkça, işletme dışında ve kasa görevlileri atanmışsa, işletme içinde satış bedellerini isteyip alamazlar. Bu kişiler, satış bedellerini almaya yetkili bulundukları hâllerde, faturaları kapatmaya veya makbuz vermeye de yetkilidirler.
15-Rekabet yasağı:
Bir işletmenin bütün işlerini yöneten veya işletme sahibinin hizmetinde bulunan ticari temsilciler, ticari vekiller veya diğer tacir yardımcıları, işletme sahibinin izni olmaksızın, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak, kendilerinin ya da bir üçüncü kişinin hesabına işletmenin yaptığı türden bir iş yapamayacakları gibi, kendi hesaplarına bu tür işlemleri üçüncü kişilere de yaptıramazlar. Buna aykırı davranırlarsa işletme sahibi, aralarındaki hukuki ilişkiden doğan hakları saklı kalmak kaydıyla, uğradığı zararın giderilmesini isteyebileceği gibi, bunun yerine, ticari temsilcinin, ticari vekilin veya diğer tacir yardımcısının kendi hesabına yaptığı veya üçüncü kişilere yaptırdığı işlerin kendi hesabına yapılmış sayılmasını ve bu işler dolayısıyla aldıkları ücretin verilmesini veya aynı işlerden doğan alacağın devredilmesini isteyebilir.
İşletme sahibi, ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının yetkilerini, aralarındaki hizmet, vekâlet, ortaklık ve benzeri sözleşmelerden doğan hakları saklı kalmak koşuluyla, her zaman geri alabilir. İşletme sahibinin fiil ehliyetini kaybetmesi veya ölümü, ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının yetkisini sona erdirmez.
SONUÇ:
Vekâlet sözleşmesi iki tarafa karşılıklı borç yükleyen hukuki bir işlemdir. Vekâlet, vekil tayin edilen ile vekâlet veren arasındaki iç ilişkiyi, temsil ise vekâlet verenle, vekilin onun adına kendisiyle işlem yaptığı üçüncü kişi arasındaki dış ilişkiyi ifade eder. Vekâlet olmadan temsil yetkisi olabileceği gibi, temsil yetkisi olmadan da vekâlet mevcut olabilir. Vekâlet bir sözleşmedir. Temsil yetkisinin verilmesi ise tek taraflı bir hukuki işlemdir. Vekâlette vekâlet veren ile vekil tayin edilenin karşılıklı iradelerinin birbirine uygun olması gerekir. Vekâlet sözleşmesinin yazılı şekilde ve noterde düzenleme şeklinde yapılması şarttır.
Vekâlet sözleşmesinin kurulması, vekilin borçları ve hakları ile vekâlet verenin hakları ve borçları yanında vekâlet sözleşmesi sayılan komisyon sözleşmeleri, simsarlık sözleşmeleri ve ticari temsilciler ile ticari vekillerin de hak ve borçlarını bu makalemizde incelemeye çalıştık.
*LEBİB YALKIN TEMMUZ 2019 SAYISINDA YAYINLANDI.
Kaynakça:
(1)Y.13.H.D.2014-11744 E. 2015-5994 K.
(2)Y.13.H.D. 2015-21569 E. 2016-15778 K.
(3)Y.15.H.D. 2016-1523 E. 2017-3591 K.
(4)Y.13.H.D. 2015-11464 E. 2016-8652 K.
(5)Y.13.H.D. 2015-17704 E. 2017-7657 K.
(6)Y.13.H.D. 2016-7750 E. 2017-8617 K.
(7)Y.11.H.D. 2015-12189 E. 2017-120 K.
(8)Y.13.H.D. 2014-15124 E. 2015-33136 K.
(9)Y.9.H.D. 2015-25708 E. 2015-31010 K.
AVUKAT EROL TÜRK
[email protected]
|